Bir süredir yazmıyorum,
yazamıyorum… Ne yazacağımı bilemiyorum. Dün sevgili Merih’in Atmosferinde
blogunun sahibesi Merih bir e-mail yazmış: Nörüyon la, tamam acını yaşa ama
kendini bırakma mealinde içimi ısıtan bir mesajdı.
Dünden beri düşünüyorum, yazacak
ne kadar çok şey olmuş, ben hiçbir şeyi yazacak kadar önemsemiyorum… Belki hala
acıyı içimde bitiremediğim için, belki gerçekten önemli bir şey olmadığı için.
Bildiğim bir şey varsa o da
içimin kavrulduğu. Nedenini ne kendime ne de çevremdekilere açıklayamıyorum. Geçmişimi,
başımdan gelip geçmiş olanları bilenler bu kadar acı çekmeme anlam
veremiyorlar. Üzüntümü bitiremediğim için kızanlar, azarlayanlar bile var.
Bu gün neler oldu, neler yaptım? Bol
bol Merih’in mesajına ne cevap vereyim diye düşündüm. Balkız’ın annesi Kezo
Anneye çay içmeye diye gittim, üzülüyorum diye fırçalanıp hiçbir şey içmeden
eve geri döndüm.
Myna, 427’ye buzdolabındaki
meyveli maden suyunu tarif edip getirmesini istedi. Çıktığı keşif gezisinden
eli boş dönen 427: “Dolapta o eşgalde bir şey yok!” deyip beş dakika sonra
tarif edilen maden suyu şişesini kendi odalarında tekmeledi. Tekmeledi, çünkü
Ejderha o maden suyunu odasında içmiş, şişeyi de yere duvar dibine bırakmış…
İkram beye markete gidilmesi
gerektiğini söyleyince: “Yok mu bu işin kolayı?” diyor. “Hani ışınlanma olayı
falan?” “ biraz sabret babacım, yakında pokemon gibi insanları toplara
tıkıştırıp oradan oraya gönderirler, sen de rahat edersin.” Diyor sırıtarak
Ejderha.
Ejderha ile sıkı bir dalaşmışız,
herkes köşesine çekilmiş. İkram bey gaz veriyor: “Hatun bak ihtiyarlayınca sana
bakmaz bu kızın, ona göre davran.” Ejderha lafa göbeğinden dalıyor: “Asıl sana
bakmıycam. Annem benim iyiliğim için uğraşıyor, sen ha bire kızdırmaya
çalışıyorsun. Git sana ablamlar baksın, ben anneme bakarım.” “E madem niye
dalaşıyorsun annenle?” “Dalaşmadan anlaşamıyoruz biz anamla.”
İyi ki, Merih’in Atmosferi, e mail yollamış. Halinize hatırınıza sormuş. Üzgün, yorgun olmanıza üzüldüm. Olayların üst üste gelmesi gerçekten moral motivasyonumuzu etkiliyor. Aynı süreci bende bu dönem yaşıyorum. Sabır, şükür, inancımız daim olsun. Umarım en kısa zamanda mutlu, huzurlu, sağlıklı bir şekilde yaşarsınız.
YanıtlaSilSaygılarımla.
Teşekkür ederim. Anlaşılmak güzel şey. Birlikte çabucak toparlanalım inşaallah.
SilOlsun bloglar güzel yine de.. :)
YanıtlaSilBloglara uğrayacak enerjiyi bulsak daha çabuk geçecek de, işte o enerjiyi toplamaya çalışıyorum.
SilSevgili calimero elbette seninde herkes gibi kendince sıkıntıların vardır hatta çok önemli de olabilir ama insan olarak bir şey yapamadığımız anlarda oluyor bu nedenle sahip olduğumuz değerlere bakıp şükretmek en önemlisi her blog da kendine özgü emek var severek takip ediyoruz ama senin blogundan en azından tebessüm ile ayrılıyoruz arkadaşım kendini çabuk toparla şu yazılarına geri dön . Her günün neşe ile geçsin.
YanıtlaSilTeşekkürler sevgili arkadaş, güzel sözlerin güç verdi.
SilCalimerom ben seni çok özledim...
YanıtlaSilNe zaman istersen o zaman gel..Biz seni bekleriz.
daha öce yazdım mı ? Bilmiyorum.Ben babamı kaybettiğimde ağlama sesime kendim bile şaşırıp donup kalmıştım o ses benim sesim değildi 1O yaşında ki küçük kız halimin sesiydi,çünkü o zamanlar,ancak,kızlar babasız kalırlar,
Ve ne yazık ki biz garip bir milletiz,1O yaşında bize büyük muamelesi yaptılar,ayıptı,kız kısmıdır söyle yap böyle yap.evlensede sorumluluğundan kurtulsak diye büyüttükleeri için çocukluğumuzu da yaşatmadılar.
İşte o kızın çığlıkları canını acıtan.
Yoksa sende biliyorsun yetişkin halinde babalarımıza çok da ihtiyaç duymadık.
tam tersi yetişkin olduk onlar yaşlandı diye onlara yine biz baktık.
Benim gibi seninde çok yaran var biliyorum.
iyileşti sanıyoruz,aslında geçmemiş sadece kabuk bağlamış.
Eee arada kabuk kalkınca da bilirsin yaralarla çok uğraşırsan azarmış.
Ellemezsende geçermiş.
yaranın kabuğunu kaldırıp kaldırmamak da sana kalmış arkadaşım.
Çocuklar yaralarla oynamayı çok severer.
.Yetişkin olunca yaralara dokunmaz insanlar.
Sen de yetişkin olduğunda yaranın kabuğunu kaldırmamayı öğreneceksin.
Bir an önce büyümeni dilerken,o küçük kızı öpüyor,anne kucağı tadında kucaklıyorum.
Büyü ama içindeki çocuk saklı kalsın..Ki..Saklanbaç oynamaya devam edelim..
Senin de başın sağ olsun. Yaralı yürekler birbirini çekiyor mu ne? Seni görmeden, bizzat tanımadan sevmiştim zaten, yara kardeşliğiymiş şimdi anladım...
SilHayat bu. Acılar da var. Bundan sonra güzellikler göresin. Ama daha uzak kalma. Gördüğüme çok sevindim...
YanıtlaSilYaralarımı sararken özlemişim...
Silçok tatlıııı :)
YanıtlaSilEbeet, ama senin kızçeler kadar değil:D
Sil