13 Haziran 2017 Salı

Mishima...

Bir süre önce avm.de kitap reyonlarına bakarken İsrailli yazar Eli Amir’in kitabı çarptı gözüme. Sonra da bir flaş çaktı…
Lennn… Okuyoruz diye bol keseden sallıyoruz ama, ne okuyoruz, birkaç yerli yazar, rus ve Avrupa klasikleri, Amerikan popüler kültür, arada bir de kuzeyli yazarlar.

Eee! Hani Ortadoğu, hani hint, Japon, ve daha diğerleri? Olmaaazzz. Olamaz efendim. Hemen bir araştırma haleti ruhiyesine daldım, daha doğrusu dalmaya çalıştım. Ooooo! Kimler yok ki? Haruki Murakami mi dersin, Yukio Mişima mı dersin, Osami Dazai mi, Ryunosuke Akutagava (ki adına ödül bile veriliyor)mı ararsın.

Daha başka coğrafyalara da girdim çıktım ama onlar başka bir posta inşallah. Bu Japon yazarlardan en çok ilgimi çeken Yukio Mişima oldu.

Japon geleneğinde ölüm gayet normal karşılanıyor. Soylular gerektiğinde seppuku yaparken, halktan kişiler hara kiri yapıyor. Temelde ikisi de aynı şey ama, seppuku karnı yarmak, hara kiri ise deşmek anlamında. İlla ki bir kast farkı olacak yani.

İşte bu Mişima da Samurai aileden geliyor ve samırai kültürüyle fazla haşır neşir büyüyor.

Herifçioğlu yazmış da yazmış. Ben Bereket Denizi serisini oluşturan dört kitabı okudum, anam yok böyle bir şey. Zaten adam bereket denizi serisini bitirdikten sonra seppuku adı altında kendini suşi gibi doğrayıvermiş.

Bereket Denizi serisini oluşturan Bahar Karları, Kaçak Atlar, Şafak Tapınağı ve Meleğin Çürüyüşü karamsar, vurucu anlatımıyla ürkmüş bir kedi gibi sinip kalmanıza yetiyor.

“Okumak yüreğin besinidir.”
“Kâr, zamanın engin ovasında yosun gibi çoğalır. Onu sonsuza kadar kovalayamayız. Çünkü zaman bizi durmaksızın yokuş aşağıya, bir uçuruma doğru yönlendirmektedir.”
“İnanılmayacak kadar sıradan bir genç kızla bir düşünür aynıdır; her ikisi için de en küçük, en önemsiz şey dünyayı silip süpüren bir kuruntuya dönüşebilir.”
“Bellek, düşsel bir ayna gibidir. Bazen şeyleri görülemeyecek kadar uzakta, bazen de yanı başımızdaymış gibi gösterir.”

“Tarih gerçeği biliyordu. Tarih, insanoğlunun ürettiği en insanlık dışı üründü.” Dörtlüden en beğendiğim cümlelerden bazıları. Okumak ya da okumamak size kalmış. Hadi bana hoşça kal…




Yaşadığım deneyimlerden sonra hayatı ti’ye almayı alışkanlık haline getiren, öğrendiğimden beri okumayı, lisedeki edebiyat öğretmenimin telkinlerinden sonra yazmayı hayatımın bir parçası yapmayı görev edinmiş bir faniyim.
BENZER YAYINLAR

9 yorum:

  1. Kitapların okunmasının aza inmesinde ilk nedenim sanırım blog! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hmmm; sonuçlarını gördükten sonra bence geçerli bir gerekçe:)))

      Sil
  2. Güzel kitaplarla tanışmış-tanıtmışsın emeğine sağlık.
    Kuzu öptüm seni.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uzakdoğu edebiyatı da okudukça okutuyor, çektikçe çekiyor:)))

      Sil
  3. mişima iyi ivit okudum ondan bişi ama unuttum. ama uzakdoğulu yazarlar iyi evet tabikideee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dosto gibi Mişima da tasvir ve portreleri uzuuun uzun, en ince detaylarına kadar yapıyor. Şimdi sırada Akutagava var.

      Sil
  4. Çok uzağım ama yakınlaşma vakti gelmiş demek ki ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuma zevkini tatmin eder mi bilmem ama arada değişiklik yapmak iyi oluyor:)))

      Sil