25 Ağustos 2016 Perşembe

Anneme Kürdan Verin!!!

        Önceki hafta Tenbelağa beni aradı. Annemi acile dar yetiştirmiş. Benden Pendik’deki Marmara Üniversitesi Eğitim Araştırma Hastanesinden randevu almamı istedi. Başım gözüm üzerine deyip hemen çöktüm klavyenin başına, bir dizi araştırmadan sonra bir prof. için muayene randevusu aldım.

 Evden çıkmadan önce anneme telefon edip rahatsızlığı için yapılan tahlilleri, ultrason raporlarını, her ne varsa al dedim, gayet şevkli bir tamam aldım. Anneme gittim, Tenbelağa iş yerinden ayarladığı arabayla bizi hastaneye götürdü.
Önce yolu kaybettik. Semazenler gibi belli bir alanda birkaç tur döndükten sonra yolu soralım ısrarlarıma artık karşı koyamayan Tenbelağa birine sordu da anca bulduk yolu. Girişlerde yol çalışması yapıldığı için, iki kere güzergâh değiştirdik, bu arada annem Tenbelağa’ya, yolu bulamıyor diye ve hatta yol çalışması yapılıyor diye söylenip durdu, araya girme teşebbüslerimi her defasında oğlana daha fazla çemkirerek başarıyla püskürttü. Yol boyunca birkaç kere daha sordum her şeyi aldın mı diye cevap:EVET!

Hastanede başarıyla kaybolduğumuzu anlatıp kendimi küçük düşürmeyeceğim. Labirent gibi olan hastanede kaybolmayanı dövüyorlardı yahu, ne yani dayak mı yiyeyim? Döne dolana, sora sora polikliniği bulduk. Barkod almak için sıraya girdik, sekreter kız da bir hamarat; bir kişinin barkodunu vermek yedi sekiz dakika filan sürüyor, o kadar hızlı yani…
Kök salmak üzereyken barkodumuzu alıp muayene odasının önüne gidiyoruz. Anneme tahlil, ultrason ne varsa çıkar, elimizde hazır olsun diyorum ve hayatımın cevabını alıyorum: Hiçbir şey yok ki…
Eeee? Bana neden her sorduğumda hazır dedin o zaman?
Annem mi? Umurunda değil. Birden çenesi mesaiye başlıyor. Bu sefer kendinden bir küçük teyzemle dalaşmışlar, ölse gözümden bir damla yaş akmaz diyor. Tavuk yemini ediyorsun anne, ben malımı bilirim, en çok sen ağlarsın diyorum. Tavuk yemini ne diye soruyor. Tavuk, akşam kümese giderken bir daha bu gübreliğe gelmem diye yemin eder, sabah kümesten çıkar çıkmaz gübreliğe koşarmış. İşte diyorum sen de kızgınlıkla böyle konuşuyorsun ama ölse en çok sen ağlarsın dediğimde yemin ediyor ki ağlamam! Biraz daha karşılıklı ısrardan sonra ağlayacağını nihayet kabul ederken bir yandan da poliklinik kapısının iki iç adım yan tarafında duvara yaslanmış annemi dinliyorum. Birden bir silindirle muhatap oluyorum, arkamdan sol omzuma öyle bir darbe alıyorum ki ortopedi polikliniği nerde diye bağıracağım az daha, ama silindirden:
“Ayyy! Önüne baksana be! Kör müsün?” nidası yükselince bende cevaplıyorum:
“Dikiz aynam yok ki arkamı göreyim… Sen lütfet de bir zahmet önüne 

 bakıver!” Silindir tam bir şey diyecekken annemin adı yankılanıyor koridorda, omzumu ovalayarak giriyorum annemin ardı sıra doktorun yanına.
Gencecik, söğüt dalı gibi bir uzman doktor oturmuş, ekrandan bir şeyler okuyor, yazıyor… Güzel, sarışın bir genç adam. Saçlarını kısacık kesmiş, sol kulağında siyah kalın bir küpe. Yakışmış da haspaya.


Lacivert gözleriyle doğrudan gözlerimizin içine bakarak soruyor hasta hanginiz diye. Annemi işaret ederken “o gözleri sana verene kurban olunur ya la” diye düşünmeden edemiyorum. Annem:
“Şimdi benim barsaklarda uzama var bir de dolanıp yemek borusuna tutunmuş, bir de biöreklerde taş var, daha önce gittiiimiz doçır amaliyet dediydi, kış geliyo, evde zoba yok konbi yakmıyom, ufu da çok alentirik haycıyo, yaza kalsın madem dediydim.” Diye sayıp döküyor
Doktorun kafası karışıyor. Yüzüme: “Sen de bir anlat bakalım, kafa karıştırma yarışını kim kazanacak?” bakışları atıyor.
Annemin durumunu özetle anlatıyorum. Herhangi film, tahlil, ultrason çekildi mi diye soruyor, annem benden önce:
”Evet, çekildi.”
“Bakayım?”
“Üüüü, çok oldu çekileli, kayboldu ki onlar!”
Doktor bana şaşkınlıkla ben anneme inanmazlıkla bakıyorum. Doktor:
“Şimdi gidin, ne varsa toplayın gelin, hepsi sistemde kayıtlıdır, TC. ile hepsini bulursunuz, on gün içinde gelirseniz randevuya gerek yok, kontrol diye sıra alırsınız sekreterden.” Diyor ben de Medine dilencileri gibi teşekkür üzerine teşekkür ederek ve annemi sürükleyerek çıkıyorum dışarı. Silindir kapıda pusu kurmuş ama ben daha hızlıyım, yanından geçiyorum ve anneme söylene söylene üçüncü denememizde hastaneden çıkmayı başarıyoruz.
Annemin kimliğini ben alıyorum, onda fotokopi varmış, ben umuttepede çekilen kolonoskopinin raporunu alacağım, annem de Gebze ve Darıca’da yapılan tahlilleri, ultrason sonuçlarını toparlayacak. Anlaşıp annemin tüm ısrarlarına rağmen evlere dağılıyoruz.
Pazartesi Umuttepe, Salı Pendik yapıyorum yine. Evden çıkarken anneme telefonda soruyorum:
“Anne tahlilleri, raporları toparladın mı?”
“Evetevetevetevet!”
“Bak ben evden çıkıyorum, her şeyi aldığından emin ol, Hiçbir şeyi unutma!”
“Tamamtamamtamamtamam!”
Yolda annem arıyor nerdesin diye, söylüyorum ve tekrar soruyorum:
“Her şeyi aldın mı anne?”
“Ben çocuk muyum sorup duruyon ha bire?” diye çemkiriyor hanım bana:
Saat on birde sekreterden tekrar sıra alıyorum ve polikliniğe koşturuyoruz, kontrol olduğu için hemen sıra geliyor. Girerken anneme:
“Çıkarsana kağıtları” diyorum ama duymuyor bile. Bu sefer bir bayan doktor var karşımızda, göğsüm gururla doluyor, kadınlar da cerrahide at koşturuyor diye. Umuttepe’den aldığım raporu veriyorum, bakıyor, bir yandan annem uzun havasını icra ediyor.
“Teyze” diyor anneme hitaben, “raporda ne kanser, ne kist ne polip ne de iltihap var. Bu ameliyat hasta açısından çok zor ve riskli bir şey. Çok çok gerekmedikçe ameliyat etmiyoruz. Senin de ameliyatlık bir şeyin yok.” Diyor ama annem mızıldanmaya, mırın kırın etmeye devam edince bir kolonoskopi yapalım madem diyor.
Dışarıda annem başlıyor dertlenmeye:
“Amaaan, bu da çok zor oluyo yaaaa! Lanet gelsin, niye yazdı ki şimdi bunu?”
“E! diyorum sen arandın, kadın yazmıyordu, o kadar dert yanınca yazayım da görsün gününü dedi zaar!” diye gülerek söyleniyorum.
“Aaaaa!” diyor “Doçır XYZ var ya, işte o da aynı böyle dedi. Bak bu da aynısını söyledi deyince tepem öyle bir atıyor ki hala arıyorum nereye attı diye…
“Hani her şey hazırdı, hiçbir şey vermedin ya doktora?” deynce:


"Barsaklar için bi tek Ümittepiye geldim, kolonoskopi yapıldı, başka da hiç bişe yapılmadı.” Demez mi? Şimdi siz söyleyin a dostlar nedir benim bu anamdan çektiğim? Sırf ilgi görmek için yaptıklarına bakar mısınız? Ameliyat olamayacağını kesin biliyor ama bizim ensenize mart karı yağdırıyor…  “Yedin beni anne, ne kadar üzüldüğümü, korktuğumu biliyor musun diyorum, kahkahalarla gülerek “kürdan ver o zaman!” 
Şimdi siz söyleyin a dostlar nedir benim bu anamdan çektiğim? Sırf ilgi görmek için yaptıklarına bakar mısınız? Ameliyat olamayacağını kesin biliyor ama bizim ensemize mart karı yağdırıyor…  “Yedin beni anne, ne kadar üzüldüğümü, korktuğumu biliyor musun diyorum, kahkahalarla gülerek “kürdan ver o zaman!” diyor. Çoook dertliyim çoook. Cami avlusuna bıraksam, üste para verirler abla bizi yakma diye, bu gidişle kendimi bırakacağım cami avlusuna. 
Umuttepe Camii...  Görsel şölen....

Yaşadığım deneyimlerden sonra hayatı ti’ye almayı alışkanlık haline getiren, öğrendiğimden beri okumayı, lisedeki edebiyat öğretmenimin telkinlerinden sonra yazmayı hayatımın bir parçası yapmayı görev edinmiş bir faniyim.
BENZER YAYINLAR

33 yorum:

  1. Ah Calimero,asıl san geçmiş olsun.Ne yazık ki böyleler.Evlatlarının kaç yaşında olduğunu ya da sorumluluklarını,dertlerini pek düşünmüyorlar.Bizi hep yeni yetme yaşlarımızda sanıyorlar.Oysa kendileri bizim yaşımızdayken ,ana babaları onlara naz yapmıyorlardı.Allah sağlık uzun ömür versin de bizimki de can,benim de bababm yapar böyle ,bir yandan da ," ah gelirken yolda sana bir şey olsa ben ne yapardım,aslında gelme dedim ben sana vs vs " ,arkamdan da bir sürü sayar,eksik bulur.Yani takma be Calimero,hepimizin başında aynı şeyler 😜😜

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaah ah! Teşekkürler Savda Hanım... Bunları bir kalıpta mı üretiyorlar bilmem ki? Ufak tefek farklar dışında çoğu aynı :)

      Sil
  2. Ablam öncelikle anne ve sana geçmiş olsun.Ah su anneler varya ne desek evet derler ama kendi bildiklerinden sasmazlar. Belli ki senin annen de öyle sen sorduğunda evet der doktorun yanına gidince kayboldu der keşke sana yolda deseydi. Neyse ki halletmisiniz tekrardan geçmiş olsun :)
    Sevgiler....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen daha yolun başındasın Savaşçı Kuzu'm, bakalım seni ne gibi hikayeler bekliyor?

      Sil
  3. Hay ALlah çok geçmiş olsun. Nelerle karşılaşıyoruz şu hayatta.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç sormayın efendim, ne silindiri bitiyor, ne nasılsa evladım diyehavanda su dövdüreni... :)

      Sil
  4. Gelmiş geçmiş olsun. Bir hastane öyküsü ancak bu kadar gülerek okunur ki hastanelere işin düşmesi hiç de gülünecek bir şey değil malum...

    Seni anladım :))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Allahın izniyle geçti Demirci'm. Eve gelene kadar oldukça kötüydüm ama, biraz dinlenip düşününce komik yanlarını görmeye başladım. Anlaşılmak çok güzel bir duygu... :)

      Sil
  5. Geçmiş olsun sevgili Calimero :) Yazının başındaki fotoğrafı görünce ciddi bir şey var diye düşünüp bir an evham yaptım . Sonradan anladım durumu. Anneciğine geçmiş olsun elbette ama bu durumda sana da geçmiş olsun diyorum canım :))

    Sevgi ve selam ile.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Annemin kocasını barsak kanserinden kaybettik, annem de benzer şikayetler dile getirince bendeki kaygıyı sen düşün... Ama sadece nazmış... Şükür mü edeyim, sitem mi bilemedim :)

      Sil
  6. Geçmiş olsun , marmara araştırma ile benimde çok kaybolma hikayem var , gerçektende labirent gibi .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayyy, koca hastane, bir de labirent gibi karmakarışık, ne maceralar yaşanmıştır o koridorlarda yol bulmak için :D

      Sil
  7. Onlar küçüldüler-biz büyüdük ve biz çocuklarımızla ilgili olunca onların da çocukluklarındaki eksiklikleri tamamlayalım istiyorlar.
    Bakıyorlar ki ilgilyiz ne yapalım ee biraz da bizi sevsin -pofpoflasınlar istiyorlar.
    Nereye kadar ?
    çocuklara bazen tavır konur,onlarda bunu bilmiyorlar koyacağız caresiz.
    Geçmiş olsun sevgili arkadaşım. Ne denir başka...?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla hayatım birilerini pohpohlamakla geçti, azıcık da beni pohpohlasalar ya? Tavır koymak zaten ne mümkün? Başlıyor o zaman ne kocadan ne evlattan yüzüm gülmedi diye gelene geçene dert yanmaya, milleti üzerime sürüyor. Yağlı boya değmiş bir kere çıkmıyor, çekeceğiz çaresiz :D

      Sil
  8. Canım benim yine güldürdün beni ömrün uzun olsun derler ya seninde ömrün uzun günlerin mutlu olsun bazen boş vereceksin yaş ilerledikçe davranışlarda değişiyor keşke benim annem yaşasaydı da bende yardımcı olsaydım sanırım 3 veya 4 yıl önce sağlıkçı olunca sağlık işlerinde bana güvenirdi şikayeti vardı özel hastanede tanığımız dalında uzman doktora anneme endoskopi yaptırdık işlem bitince bana ve doktora demediğini bırakmadı sağ olsun tanıdık olunca anlayışla karşıladı ama ben bittim eve gelincede bana ilgilendim diye dualar etmeye başladı resmen çocuk gibi ilgi istiyorlar önemli olan ciddi sağlık sorunu olmaması .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eşimde hem karaciğer hem de akciğer sorunu var, bir biri tekliyor, bir diğeri. O yüzden de bırakıp bir yerlere gidemiyorum. Anneme de bunu anlatamıyorum. Sitemlerin ardı arkası kesilmiyor, bir de nerden çıktı bu tansiyon diye benim adıma üzülüyor ya, ne diyeceğimi şaşırıyorum.

      Sil
  9. Ah ablacım kahkaha attım valla. :)
    Asıl sana çok geçmiş olsun :)
    Yine de Rabbim başımızdan eksik etmesin onları :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülmek güzeldir canım, güldürebiliyorsam ne mutlu... Bana geçmiş olamıyor canım, bende bu anne ve bu koca varken geçmeeez :D

      Sil
  10. tavuk yemini mart karı :) dolanma zoba kombi o konuşmada kahkaha patlattım valla :) ya nasıl olur alla alla valla ilgi için mi yapıyo :) istanbulda hastane işkencesine sokuyo. gel özledim dese gidersin ki zaten :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizde ne tabirler var dahaaa! Dost düşman alış verişte görsün, kızı ilgileniyor, koşturuyor desin derdinde işte :D

      Sil
  11. Ay film gibisiniz ya :)) Bu arada geçen Umuttepe'ye geldim diplomamı almaya. Çok uzak olduğunu bir kez daha gördüm ve kampüs büyümüş gelişmiş. Anılar, anılar... ❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Toplumların olduğu yerler canlıdır, yaşar, büyür ve gelişir. Öğrenciler zorlansınlar diye öyle uzak yere yapmışlar kampüsü bence :D

      Sil
  12. harika bir yazı olmuş hele birde o doktor odası :) bende beklerim :)

    YanıtlaSil