Bu gün Eşme’deydim. Kına gecesinde. Çok sevdiğimiz bir
ağabeyimizin kızının kınasında. Yarın düğünümüz var. Düğün İstanbul’da.
Düğünden sonra kızımız yeni kurduğu ailesiyle Rize’ye yerleşecek. Eşmede ikinci
tam zamanlı düğünümüz oldu bu. Ben yabani genelde kalabalıktan kaçtığım için
düğünlerde bir köşeye sinerim, İkram bey hadi deyince de Hızlı Gonzales hesabı
soluğu evde alırım.
Düğünleri pek sevmiyorum dediğimde şaşırırlar “ama nasıl olur?” diye. Ben size soruyor muyum “o kalabalığı, gürültüyü, karmaşayı nasıl seviyorsunuz?” diye? Bir de zorlayıcılar var, onlara zaten gıcığım. Eşim düğünlerde oynamama kesinlikle izin vermediği için yakın akraba düğünlerinde başım belada. Dudaklar büzülmüş, yavru köpek irinliği yakalanmaya çalışılmış ama eldeki malzemeden ancak bir danua çıkmış, secimli ya da karşı konulamaz olduğunun düşünerek:
“A yenge benim düğünümde oynamıycan mı?” serzenişleriyle kafamı ütülerler. Lan ben oynıycak olsam kendi düğünümde oynardım, sen ne diyon? deyince de apışıp kalıyorlar. Düğünümde oynamadığımı söylediğim zaman tepkiler daha da beter hale gelir:
“Aaaaa! Nasıl olur yaaa? Sen düğününde oynamadın mı?” Yavrum baş belam,oynamadım deyince sen ne anlıyorsun? İşte bu kınada da bir iki rica ısrar, baktılar ki ben oturduğum plastik sandalyeyle bütünleşmişim, tamam deyip gittiler. Yarın da düğün var.
İşte böyle, bir süredir bilgisayarımın ekranı bozulduğu için gelemiyordum ya, kına dönüşü kızın laplubuna “höüyt, kaç gündür bloga giremiyorum, yokluk krizim tuttu beayhh!!!” diyerekten çökerken yazmayı tasarladıklarıma zerre miskal benzemeyen bu yazı işte böyle çıktı. Başlamışken bir düğün anımı da yazmadan geçemeyeceğim.
Efendim, ben parçalanmış bir ailenin tek çocuğu olarak babamın ikinci eşi ve ondan olan üç oğluyla yaşıyordum. Ailem üçüncü katta otururken tam bizim alta düşen giriş kattaki komşumuz beni kardeşine isteyiverdi. Beni istedikleri genç iki yıldır ağabeyinin evinde kalıyormuş, ara sıra beni görüyormuş, ama ben hiç görmedim, gördüysem de hatırlamıyorum. Haziranda istediler, söz kesildi, on gün oldu ben hala nişanlımı görmedim. Eltimin kızı da bizden çıkmıyor.
“Yamsin, amcanın bir fotosu falan varsa getir de bir bakayım kız. Valla hem merak ediyorum, hem de korkuyorum, maymuna mı benziyor, ayıya mı?” deyip kızı gönderdim. Resim falan gelmedi tabi ki. Nişanlım haber göndermiş, gelsin biraz konuşalım birbirimizi tanıyalım diye. Gittim.
Gittim ama utanmaktan başımı kaldırıp adamın yüzüne bakamıyorum ki. Daha oturduğum yeri ısıtmadan kardeşim kapıda bitti:
“Annem ablamı çaarıyoooo.”
E üvey annemin derdi de konuşup birbirimizi beğenmezsek, ben yine başına kalırım, nişan bozulmadan bir an önce vermenin derdinde. Eve gelince bir de:
“Evlenince birbirinizden bıkarsınız bile, şimdi konuşup da n’apcanız?” demez mi?
İki aylık nişanlılık dönemimde nişanlımla toplasan yarım saat ya konuştuk ya konuşmadık. Adam şimdi o açığı kapatmaya çalışıyor galiba, çünkü ben yanındaysam çenesi üstüne gitmiyor. Acı tatlı yirmi üç yıl bitti. Hayat işte böyle, neler gördük, daha neler göreceğiz. Gelecek daha nelere gebe? Bir kına gecesine gitmek neler yazdırdı bana görüyor musunuz a dostlar!!!!
Düğünleri pek sevmiyorum dediğimde şaşırırlar “ama nasıl olur?” diye. Ben size soruyor muyum “o kalabalığı, gürültüyü, karmaşayı nasıl seviyorsunuz?” diye? Bir de zorlayıcılar var, onlara zaten gıcığım. Eşim düğünlerde oynamama kesinlikle izin vermediği için yakın akraba düğünlerinde başım belada. Dudaklar büzülmüş, yavru köpek irinliği yakalanmaya çalışılmış ama eldeki malzemeden ancak bir danua çıkmış, secimli ya da karşı konulamaz olduğunun düşünerek:
“A yenge benim düğünümde oynamıycan mı?” serzenişleriyle kafamı ütülerler. Lan ben oynıycak olsam kendi düğünümde oynardım, sen ne diyon? deyince de apışıp kalıyorlar. Düğünümde oynamadığımı söylediğim zaman tepkiler daha da beter hale gelir:
“Aaaaa! Nasıl olur yaaa? Sen düğününde oynamadın mı?” Yavrum baş belam,oynamadım deyince sen ne anlıyorsun? İşte bu kınada da bir iki rica ısrar, baktılar ki ben oturduğum plastik sandalyeyle bütünleşmişim, tamam deyip gittiler. Yarın da düğün var.
İşte böyle, bir süredir bilgisayarımın ekranı bozulduğu için gelemiyordum ya, kına dönüşü kızın laplubuna “höüyt, kaç gündür bloga giremiyorum, yokluk krizim tuttu beayhh!!!” diyerekten çökerken yazmayı tasarladıklarıma zerre miskal benzemeyen bu yazı işte böyle çıktı. Başlamışken bir düğün anımı da yazmadan geçemeyeceğim.
Efendim, ben parçalanmış bir ailenin tek çocuğu olarak babamın ikinci eşi ve ondan olan üç oğluyla yaşıyordum. Ailem üçüncü katta otururken tam bizim alta düşen giriş kattaki komşumuz beni kardeşine isteyiverdi. Beni istedikleri genç iki yıldır ağabeyinin evinde kalıyormuş, ara sıra beni görüyormuş, ama ben hiç görmedim, gördüysem de hatırlamıyorum. Haziranda istediler, söz kesildi, on gün oldu ben hala nişanlımı görmedim. Eltimin kızı da bizden çıkmıyor.
“Yamsin, amcanın bir fotosu falan varsa getir de bir bakayım kız. Valla hem merak ediyorum, hem de korkuyorum, maymuna mı benziyor, ayıya mı?” deyip kızı gönderdim. Resim falan gelmedi tabi ki. Nişanlım haber göndermiş, gelsin biraz konuşalım birbirimizi tanıyalım diye. Gittim.
Gittim ama utanmaktan başımı kaldırıp adamın yüzüne bakamıyorum ki. Daha oturduğum yeri ısıtmadan kardeşim kapıda bitti:
“Annem ablamı çaarıyoooo.”
E üvey annemin derdi de konuşup birbirimizi beğenmezsek, ben yine başına kalırım, nişan bozulmadan bir an önce vermenin derdinde. Eve gelince bir de:
“Evlenince birbirinizden bıkarsınız bile, şimdi konuşup da n’apcanız?” demez mi?
İki aylık nişanlılık dönemimde nişanlımla toplasan yarım saat ya konuştuk ya konuşmadık. Adam şimdi o açığı kapatmaya çalışıyor galiba, çünkü ben yanındaysam çenesi üstüne gitmiyor. Acı tatlı yirmi üç yıl bitti. Hayat işte böyle, neler gördük, daha neler göreceğiz. Gelecek daha nelere gebe? Bir kına gecesine gitmek neler yazdırdı bana görüyor musunuz a dostlar!!!!
Özlemiştik Calimero :)))
YanıtlaSilYine gülümsete gülümsete okuttun. İnanmam diyeceğim de... Oluyor. Bilinmedik öyküler dğil anlattıkların.
Misket oynamadan düğün olmaz. Hüdayda da AnGaralım Hüdayda da oynamazdan düğün olmaz....
Halayoı da severim. OSeyretmeyi de kalkarsak pek beceremesek de oynamayı da :)))))
Sen oyna gülüm güzelim, ben boyuna bakayım, saçına da sümbül takayım. Oyna diye zorlamasalar ben de zevk alacağım da, işte :DDD
SilOyunla filan ilgim yok. Ama hangi Ankaralı Misket ile coşmaz.
SilMüzik sesine omuzlardan başlıyorum hafiften zıngıldamaya, ama için için coşarım, kimselere bildirmeden, duyurmadan :D
SilYukarıya yorum yaptım.Facebbook fotorafım .şaşırdım.sevgiler.
YanıtlaSilBaba evinde kızlar oynamaz, oynarsa da koca arıyordur,otur yerine baskıları, koca evinde biz hacı çocuğuyuz yakışık almaz baskısı. Hadi baba evinde üvey annem vardı anlıyorum da kocama ne demeli, sanki hacı olan babası değil de kendisi. Neyse uzar bu konu, sevgiler sana :D
SilÇok eğlenceli bir paylaşım olmuş. 20 yıllık evli olmanıza da şaşırdım. Nice 20-40-60... yıllara. Sevgiler,
YanıtlaSilGümüş yıla doğru gidiyoruz, bakalım artık. Benimkinden çok daha iyi evlilik hayatı dilerim sana :DDD
SilVay be dedittirdi bu yazın bana 😊😊
YanıtlaSilNe hayatlar, ne yaşamlar var daha, anlattıklarım da neymiş :DDD
SilBoşver bacım ben de oynamam düğünlerde. Zaten tamamen zevk meselesi olan bir şeye neden zorlanır insanlar anlamıyorum. Yemeğe zorla, oturmaya zorla, oynamaya zorla. Ay aklıma geldi. Bir teyzenin oğlu Meksikalı bir kızla evlendi. Teyze ziyarete gitti onlara. Kız ikram tabağı uzatmış, bizde biraz ısrar edilir ya, teyze de onu beklemiş. Yok teşekkürler falan deyince kız tamam deyip tabağı geri koymuş :) Bizde gelenek, misafire yalvarılır :) ❤
YanıtlaSilİkram edicez diye illallah ettiriyoruz. Böyle de ayarsız milletiz.
SilAslında trajik bir durumu ne güzel komediye vurarak anlatmışsın.Mutluluğunun devamını diliyorum :)
YanıtlaSilCanım, bizde hayat trajikomik. Bir de karadenizin ayarsızlığı olunca işte böyle güleriz ağlanacak halimize oluyor. Ay varsın böyle olsun, arpacı kumrusu gibi de hayat geçmez ki :D
YanıtlaSilAy ben de kalabalık içinde oynamayı sevmem , sadece hanımların olduğu kına gecelerinde nadiren oynarım :D
YanıtlaSilTeyzem de hiç eniştemle konuşmadan evlenmiş aslında teyzem konuşmak istemişte eniştem hiç konuşmayı sevmez ve utanmış hatta anneannemler dilsiz sanmışlar nişana kadar :D
Eskden evlilikler öyleymiş yaa... Ama enişte benden de utangaçmış canım :D
Sil:) hepsi çok tatlııııııı :)
YanıtlaSilYaaa...Bir de benim taraftan bak olaya :D
SilAh be calimero oynamak güzeldir.Ama oynayacak eş önemli ben olsaydım karşında bak ne güzel döktürürdük seninle.
YanıtlaSilÖ üvey annen taş olaydı diyecem...Neyse demedim...!
Öpüyorum seni,utangaç gelin,
kızlar öcünü alacaklar eminim...sen gibi anneleri büyütürken onları,utanacak kızlar değil,her zorluğa gögüs geren güçlü,akıllı kızlar olacaklar her biri.
Sevgilrimle canısı...
Sen bi gel biz karşılıklı hüdayda da oynarız, harmandalı da, deli horon da. Yeter ki hanım anne iyileşsin, sen de huzurla gel yürek dostummm:D
Sil