Gecenin ilk saatlerinde öyle şiddetli, öyle tarifsiz bir depremle
sarsıldım ki, anlatmaya gücüm yetmez…
Siteden bir komşumuzun ölümünün yedinci gecesi nedeniyle Fevziye
Camii’nde okunan kur’an’ı dinleyip eve gelmiştik ki sitenin kapısında bir
kalabalık bizi karşıladı. Bizim bloktan bir komşumun kuzeni psikolojik
sorunları yüzünden kendini asmış, cesedini saatler sonra bulmuşlar. Zaten bozuk
olan moralim biraz daha bozuldu.
Sıkıntıdan uyumaktan başka akla gelebilecek her şeyi yaptığım
yatağımdan yeni günün ilk dakikalarında tavana yapışacak kadar zıplatan
telefonun sesiyle aklımdan geçen tek şey:
“Bu saatte hayırlı bir haber olamaz, Allahım sen yardım et.” İdi. Ama
öyle her dua kabul olmuyor tabii. Arayan babamdan olan en küçük kardeşim
Kaçarağa. Ben alo diye telefona cayırdıyorum ama karşıdan burun çekme sesi
dışında bir karşılık yok.
Anladım… ama inanmak istemeyerek tekrar tekrar sordum ve sonunda büyük
kardeşim Sakal’ın eşi Narin’in:
“Abla, kaybettik…” sesiyle ahize kulağımda kalakaldım. Hemen dibimde
biten Myna, ahizeyi kaptığı gibi konuştu. 427 tansiyon ilaçlarımı ağzıma boca
etti. Birileri giyinmeme yardım etti, İstanbul’ dan gelen halam geçerken beni
de aldı ve menzile vardık.
Son dört yıldır peş peşe on dört tanıdığımı toprağa koydum, her seferinde,
özellikle eniştemde çok düşündüm: Babamı kaybetsem bu kadar üzülebilir miyim?
Ve cevabını veremediğim bu soruyu yaşayarak cevaplamaya başladım. Tarifsiz bir
acıymış. Tırnağın etten ayrılması işte buymuş…
Salonda yere yatırmışlar, üzeri örtülü, karnında bir bıçak… Üvey annem
koltukta oturmuş, büyük halamla konuşuyor. Beni görünce feryatlar duvarlarda
patlıyor:
“Oyyy, kızım geldin mi, bak babanın yüzüne, gözleri açık kaldı, sen
kapat, sana hasret gitti.” diyor halam üvey annemin kızgın bakışlarına
aldırmadan. Öylece bırakıyorum kendimi koltuğa. Benimle gelen halam Sivaslı hemen
açıp babamın yüzüne bakıyor, vaveyla göklerde. Üvey annem beni omzumdan tutup
babamın başı hizasına getiriyor, yüzüne bakmamı, dokunmamı söylüyor.
Yanaklarını okşuyorum, buz gibi… gözleri yine bakmıyor bana… yine
söylediklerime tepkisiz… Bende conta yanıyor… bayılmışım…
Sabaha kadar ağlayıp içimde biriktirdiğim her şeyi döküyorum. Döktüğümü
zannediyorum. Vasiyet gereği köyümüzde babaannemle dedemin yanına gömmek için yola
çıkıyoruz. Babaevinde son bir kez yüzüne bakmak isteyen gelsin dediklerinde
gidiyorum, başkalarının duymasına gerek yok, içimden sıralıyorum babama veda sözlerimi:
“Bir tek kere yavrum demedin ama ben baba demekten vaz geçmedim. Bir
kere başımı okşamadın, ben seni son defa sevmeye geldim. Bir kere yüzüme
bakmadın, ben sana geldim. Ben, bana döktürdüğün bütün gözyaşlarımı, bütün
haklarımı helâl ediyorum, nur içinde yat.” Ve tabut omuzlanıp camiye doğru yola
çıktığında her yer bir kez daha karardı.
Yirmi üç ocaktan beri yamuldum, yatıyorum. Her şey ağlamak için
bahane. Terliğim ayağımdan kaydı, hüüü; telefonun şarjı bitti, hüüü; çay
demlendi, hüüü; susadım, hüüü…
Böyle gitmez, içimdekileri bir şekilde dökmeliyim diye işte bu gün
çöktüm klavyenin tepesine, vurup duruyorum tuşların kâh kafasına, kâh gözüne.
Bir gün, bu acıyı da atlatacağım, biliyorum. Ama o güne kadar bana müsaade. Sağ
kalın, sağlıkla kalın.
Ah Calimero,Allah acını hafifletsin canım.Teselli sözlerinin bir anlamı yok biliyorum,yazmayacağım.Acını doya doya,bağıra çağıra yaşa ki,beynin ölümü kabullensin.Git,döndüğünde burada olacağız...
YanıtlaSilTeşekkür ederim canım. Babamla öyle sıcak bir ilişkimiz yoktu, bu kadar üzüleceğimi söyleseler inanmazdım. Yaşayınca anlıyormuş insan.
SilYaşadığın acıyı yaşamadan anlayabilmek mümkün değil, umarım acının üstesinden gelebilmen kolay olur. Başın sağ olsun.
YanıtlaSilAllah yaşayanların da yaşayacak olanların da yardımcısı olsun.
Silherşey de üst üste gelmiş.. başın sağ olsun..
YanıtlaSilTeşekkür ederim:(
SilCalimerom ; Babamı kaybettiğimde ağlarken ki ses bana ait değildi,O ses 10 yaşında ki kız çocuğunun sesiydi,çünkü o kız beklentilerini yarıda bırakıp giden babasına ancak öyle ağlardı.
YanıtlaSilYoksa babacığım zaten ayzearmer hastalığının son aşamasını yaşadı,onun için ölümü annem için bile hayırlıydı.
1999 depreminden 1 ay sonra kaybettik mezarlar genç ölümler ve ailece ölenlerle
doluydu,ağlamaya utanddım sonra;
Sana sadece seni anlamaya çalışıyorum diye yazıyorum.
Bak pencereden gördüğün en güzel gün bugün olsun.Ailenin sağlıklı ve mutlu olması sana bağlı,topla kendini,bitti kızların sana ihtiyacı var eşininde öyle.
Bu kadar;Evin annesine hüzün-hastalık yasak ilerde bir gün boş bir zamanda düşünürsün yine babanı ama şimdi yeter...
Hiç bir zaman babamla yakın olmadık, ikinci eşinden olan üç oğlu hayatının odak noktasıydı. Öyle ki intihar girişimimden sonra hastanede yoğun bakımda yattığım zaman bile bir kere gelmedi. Bir komşumuz beni sorduğunda: iyidir her halde, ölse haber verirlerdi, iyileşince kedi gibi döner gelir demiş. Evlendikten sonra evime dört kere geldi, o da borç istemek için. Amcamın benimle yaşıt eşi için "benim br tane kızım var o da XXXX'dir derdi. Babama karşı hiç keşke diyeceğim bir şey yok. Bu kadar üzüleceğimi söyleseler inanmazdım. Geçecek, düşe kalka yara bere içinde kalan yürek de bir gün iyileşecek. Ama daha zaman var.
SilBaşın sağolsun bacım. Allah rahmetiyle muamele etsin. Blogda son yazıda linkini paylaşmıştım onu haber vermeye uğradım ama ah hayat... Allah sabır versin canım...
YanıtlaSilTeşekkür ederim kınalı bacım. Felek çemberi bu olsa gerek. Umalım da bu sınavı da hayırlısıyla geçelim...
SilBaşınız sağolsun çok zor biliyorum 😢. Babanıza Allah'tan rahmet size sabırlar diyorum 😔.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Güzel temennileriniz güç veriyor.
Sil