8 Mayıs 2017 Pazartesi

Ben Oynamıyorum!






Son yazımı paylaştığımdan beri bir ay olmuş da benim Takvimden vakitten haberim olmamış. Neler geldi neler geçti bir fırsat bulup da anlatamadım. Efendim alın çaylarınızı, kurulun rahat koltuklarınıza ve dinleyin. Haa ben okuycam derseniz ona da eyvallah…
İkram beyin ağabeyi Ahkâm beyden birkaç yazımda bahsetmiştim. 42 kiloluk, 1.50 lik bir adamdır Ahkâm bey. Konuşurken sesini duyabilmek için işitme cihazı, olmadı gramofon hunisi kullanmanız gerekebilir. Ama atıp tutarken 1.70lik 90 kiloluk adam için “elimin tersiyle bir vurup duvara yapıştıracaktım da yanında eşi var diye sabrettim” diye anlatırken gülmemek için dudaklarınızı ısırmak yetmez yemeniz gerekir. Arkanızdan şöyle hızlıca geçse mahallenin tombalak kedisi mi geçti dersiniz. Hatta zannımca bu tombalak kedi bile tartıda Ahkâm beyi geçebilir. 
Bir önceki yazımı paylaştığım gecesi bir telefonla ayaklandık. Bir telefon nelere kâdirmiş bunu da gördük. Ahkâm bey gecenin bir vakti evdekileri ayaklandırmış nefes alamıyorum diye. Acile gidelim demişler de araba yok bunlarda. Birkaç yakınını aramış eltim, herkesin bir mazereti var. Yamsin beni aradı. Biz ayaklandık yola döküldük ama ben kardeşim Şöfer’i aradım. Benden önce sen yetişirsin deyince tamam deyip kapattı. Biz şehir girişinde tekrar aradık, acildeymişler.
 Neyse oksijen vermişler, iğne yapmışlar. Adam ferahlamış. Aldık eve geldik. Gündüz iyiydi, kalktık eve döndük. Gece aynı şeyleri tekrar yaşadık. Sabah yine aldık eve geldik. Yamsinle kardeşi Memo İstanbul’da Süreyyapaşa hastanesine götürdüler adamı. Astım var bronşit var, polen alerjisi var. Seni yatıralım demiş doktor. Eltim hem kalp hem şeker hastası, yalnız kalamaz, Yamsin’in küçük çocuğu var, iş yine bendeniz’in başına kaldı.
Beş gün sonra taburcu olunca evine götürüp bıraktık. Turp gibi olmasa da ezilmiş şeftali kadar iyiydi.
 Ohhh dedim evimde sırtım yatak görüp dinlenecek. Hevesimi geceye sakladım, İkram beyle avm’ye gidip biraz alış veriş yapayım dedim. Yolda bizim polis komşu Han kapısı aradı. Annesi Ankara’dan bunları ziyarete gelmiş, Han kapısı da Uzun da polis, görev var eve gelemiyorlar ama teyze evde fena olmuş. Sitemizde oturan doktor müsaitse bize götürebilir misin diyor. Hemen u dönüş yapıp soluğu Han kapısının evinde alıyoruz. Doktoru da getiriyor İkram Bey ama adam evde ne yapsa olmuyor. Diyor acile götürürseniz iyi olur. Bizim araba Myna’da, Myna okulda. Çakmak bey sağ olsun araba hazır diyor, bizimle birlikte acilde bekliyor. Gece ikiyi bir gıdım geçe Uzun telefon ediyor:”abla, hangi acildesiniz, geleyim…”
“Yok” diyorum “Doktor eve gönderdi, birazdan geliyoruz, sen eve git, bizi karşıla”
“Tamam” diyor Uzun, teyzeyi gelinine teslim edip eve geliyorum. Bu sefer de ben uykuya olta sallıyorum. Hangi cehennemin dibine kaçtıysa uykum gelmek bilmiyor. 
 Yorgunluk uykusuzluk derken benim tansiyon bu sefer oyunbozanlık ediyor. Bir acil de bu yüzden görüyoruz.
Evde bir gün dinleniyorum. Rüyamda telefon çalıyor, bizimkiler ayaklanmış, beni ne yapacaklarını konuşuyorlar. Lan! Rüya değilmiş ya…. Ahkâm bey daha önce olmadığı kadar kötü nefes darlığına tutulmuş, bu sefer doğrudan Şöfer’i aramışlar, hastaneye götürmüşler, ama hastanenin yoğun bakım servisinde yer yok, birkaç hastane aradıktan sonra özel bir hastanenin yoğun bakım servisine yatırmışlar. Bu durumda Calimero ne yapar? Yine eltisinin yanında nöbet tutar.
Görümcem Almanya’ya gidecek birkaç günlüğüne. Gelmiş Yamsin’e:
“Eğer baban ben gelmeden ölecek olursa hemen gömmeyin, beni bekleyin.” demiş. Bunu duyan Yamsin çıldırmış. Bizim bilmediğimiz bir şey mi biliyorsun; niye öyle dedin diye ortalığı birbirine katmış. Görümcemin bir şey bildiğinden değil de işte, laf ola beri gele, konuşmuş olmak için konuşmuş.
Bu hengame içinde günleri geçirdik ama benim tansiyon kimi fidayda oynuyor, demirağa, kimi zeybek… Kafasına göre takılıyor. Diğer görümcem Kepçe’ye nöbeti devredip üç mayıs Çarşamba günü eve gelebiliyorum. Kendimi yatağa bir atmışım, Perşembe günü anca uyanmışım. Telefon sesiyle gözümü bir açtım…

“Allahım, sen bana acı, n’olur kötü bir haber olmasın…” diyerek telefona baktım. Kızımcığım Myna arıyor. Açtım. Ses hem Myna’nın sesi, hem değil… böyle kötü bir sesle hiç konuşmamıştım kızımla… Başımdan aşağıya kaynar sular dökülerek konuştum:
“Anne, iyi misin?”
“Evet annem, ben iyiyim. N’oldu kızım, sesin çok kötü?”
“Anne, ayakta mısın?”
“Kızım n’oldu?” (Sesim titremeye başladı bile…)
“Anne, korkacak bir şey yok tamam mı, bak ben çok iyiyim. Sakin ol tamam mı.”
“Kızım….” (Burada boğaz düğümlenmiş, göz yaşları çeneye kadar inmiş bile)
“Anne ben çok iyiyim, hiçbir şeyim yok. Serdivan’da kaza yaptım, araba hasarlı, ama bak valla benim bir şeyim yok. Babama sen söyler misin?”
“Sen ara söyle, sesini duysun, içi rahat etsin.”
“Tamam.”
Araba hasarlı, sanayide. Kız şükürler olsun ki sağ salim eve, kollarımın arasına geldi.
Bundan başka, bir cenazeye, bir kendi düzenlediğimiz okul kermesine de katıldım.
 Bir aydır böyle fırtınalarda fındık kabuğu gibi savrulurken bloguma da arkadaşlarıma da uğrayamadım. Hiç mi boş zamanın olmadı diyebilirsiniz. Oldu, ama o zamanlarda da yoğun bakım bodrum katta, biz de hemen karşısında oturuyoruz, ya telefon çekmiyordu, ya şarjım bitmiş oluyordu, ya da münasebetsiz bir akraba yanımda oluyordu. Umarım affedilirim. 

Yaşadığım deneyimlerden sonra hayatı ti’ye almayı alışkanlık haline getiren, öğrendiğimden beri okumayı, lisedeki edebiyat öğretmenimin telkinlerinden sonra yazmayı hayatımın bir parçası yapmayı görev edinmiş bir faniyim.
BENZER YAYINLAR

8 yorum:

  1. Çok gecmiş olsun, biz bir ayda iki ayda bekleriz Siz dert etmeyin. Yeter ki sağlık olsun. Yazılarınızı keyifle okuyorum kaleminize ağzınıza sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah; çok rahatlatıcı bir yorum bu. Teşekkür ederim, böyle bir destek gerçekten iyi hissettirdi. Umuyorum bundan sonra fazla ara vermeden yazabileceğim:)))

      Sil
  2. Bir ay bir ömür gibi geçmiş. Neyse ki sağlıkla atlatmışsınız :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de bir ömür gibi geçti. Umarım bir daha tekrarlamaz :DDD

      Sil
  3. olacak iş değil bunlar yaaa. hey allam yaaa aman aman herkese geçmiş olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şükürler olsun zayiatsız atlattık. Allah düşman başına vermesin böyle korku:(((

      Sil
  4. Haklısın affetmek ne kelime,Allah korumuz hepinizi.
    Kızçeye çok geçmiş olsun,
    Sana da geçmiş olsun,dilerim şimdi daha iyisindir.
    Traji komik durumlar,hep seni mi bulur gerçekten.
    Kolaylıklar dilerm.Kuzucum kendine dikkat et,dinlenmeği hakketmişsin gerçekten.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dert mıknatısı özelliğim olduğundan şüpheleniyorum. Şimşekli gökgürültülü bir havada uçurtma uçurasım var. Belki mıknatıs özelliğimden kurtulurum. Bir umut işte:DDD

      Sil