Geçen yazımda Ahkâm beyin hastane
macerası vardı. Bu kez şükür hastane macerası yok. Onun yerine bahçe
debelenmeleri var. Eski dostlar bilirler, benim evlere şenlik kociş İkram Bey
bahçe tarla işlerini çok sever, beni de peşinde sürükler. Sürükler diyorum
çünkü zevk için yapılan bahçe işini geçer ve yeterli ekipman olmadığı için
eziyete yakın hal alır bizim işler. Ekipman almaya değmeyecek kadar küçük bahçe
ama elle çalışılamayacak kadar da büyük… Alın size minik bir paradoks…
Bazı işleri para ile bazılarını
ahbaplık hatırına yaptırıyoruz ama erikler kirazlar oldu mu salkım saçak
bahçedeyiz. Aşçı, malzemeci, saka, toplanan ürünü satışa hazırlayan eleman
olarak ben, merdiven yöneticisi İkram Bey, simultane Kepçe ve her şeye maydanoz
Fırtına. Ekip süper, süper de işler beklendiği gibi gitmiyor. Bahçeye gitmeden
bir gün önce İkram beye yalvarıyorum bak Kepçe de Fırtına da hasta, yardım
edemezler, yazıktır diyorum ama ille de çağır bizi dediler çağırmazsam kızarlar
cevabını alıyorum.
Önce Fırtına fırtınalığını gösteriyor.
Hazırladığım kahvaltıyı beğenmiyor, kâğıt bardakta su içmeyi beğenmiyor, ekmeği
beğenmiyor, milletin havada kaptığı zeytinli açmalarımı beğenmiyor, İkram beyin
yeni yaptırdığı merdivenleri, yeni aldığı sepetleri beğenmiyor, İkram beyin ağaca merdiven dayamasını beğenmiyor… Hiçbir şeyi beğenmiyor. Bu şekilde neredeyse
akşam etmişiz, tepemizden geçen eğitim uçağına söylenmeye başlayınca sabrımın
son kırıntıları da bitiyor. Ellerimi belime dayayıp tepemizde her şeyden
habersiz eğitimini yapan pilota:
“Heeey! Sen kimden izin aldın bizim
bahçenin üzerinden uçuyorsun bakayım? Bak
Fırtına rahatsız oluyor, eğitimini
git başka yerde yap!” diye bağırıyorum. Fırtına sırıtarak:
“He şimdi duydu seni!”
“Madem bizi duymuyor deminden beri
sen ne diye söylenip duruyorsun o halde?” (cırcırböceği efekti alayım)
Fırtına biraz ağzı bozuk biridir. Hele
de birine kızmışsa, ondan her bahsedişinde bir küfür ekler cümlesine. Yine birinden
bahsediyor, bol küfürlü. Onun her küfüründen sonra Kepçe:
“Tövbe estağfurullah! Tövbe tövbe!
Allahım sen affet!” diye dualar ediyor.
Sonunda dayanamıyorum:
“Yaaa Fırtına, biraz daha
küfretsene!”
“….”
“Cidden, biraz daha küfret!”
“Niye?”
“Sayende Kepçe az sonra uçacak. Az
kaldı, ha gayret!”
“O uçacak diye ben cehenneme mi
gireyim?”
Bir Adet İkram Bey :) |
“Bak, görüyor musun? İşe yarıyacağı
zaman nasıl da cennet cehennem diyor. Sabahtan beri küfürlerinle kafamızı
şişirirken cehennem yok muydu?”
Kociş altı kardeşin en küçüğü. Rahmetlik
kayınvalide nasıl malzeme kullandıysa çocuklarını yaparken dördü defolu olmuş…
dördü de astımlı, ikisi koahla boğuşuyor. Biri hastaneyi mesken tutan Ahkâm Bey,
Diğeri Fırtına. Doktor ottan ahırdan uzak dur diyor ama Fırtına dinler mi?
Bahçede bir sepet erik topluyor, yarım saat yatıyor, yarım sepet topluyor kırk dakika yatıyor. Kepçe desen
üşütmüş, öksürük aksırık, kilimi serdi yatıyor. İkram bey telefonda arkadaşıyla
konuşurken “bu işlerin kurduyum ben” diye bir cümle kuruyor. İkram bey telefonu
kapatıyor ben ağzımı açıyorum:
“Dokunmayın kurdaaa, işçileri heep hurdaaa.” Kepçenin de Fırtınanın da sesleri kesiliyor.
Hurdaları… yok Kepçeyle Fırtınayı
köye evlerine bırakıp kendi evimize dönüyoruz. Myna bize sofra hazırlama
derdinde, Ejderha ise twitterden bir gönderiyi bana gösterme çabasında. Gönderide:
Yakınlarım:
“O şimdi melek oldu cennetten bizi
izliyor…”
O sırada ben: ve ateşin içinden
çıkmaya çalışan bir insan videosu var.
Gülüyoruz, yemekten sonra Ejderha
almış Din kültürü kitabını eline, diğer elinde telefon bir şeylere bakıp
gülüyor. Çay servisi yapmasını söylüyorum:
“Din kültüründen sınavım var yarın,
çalışıyorum, beni rahat bırakın.” Deyince tüm yorgunluğuma rağmen ben yapıyorum
çay servisini. Beş dakika sonra Ejderha telefonundan açtığı bir şarkıya yüksek
sesle eşlik etmeye başlıyor, ben:
“Ejderhacım, şimdi paçalardan alev
alacaksın!” deyince önce paçalarına sonra yüzüme bakıyor, kocaman kulaklıkları
takmış telefonundan haberleri izleyen ve onca laf içinden bir tek “alev”i yakalayan İkram
bey:
“Merdiven boşluğunda yangın tüpleri
var, sana nasıl kullanılacağını öğretmiştim Calimero…” deyince küçük bir kriz
yaşanıyor; canım kriz dediysek gülme krizi.
Elif… Küçük, kara kızım Elif… Ben
bahçedeyken Myna bakıyor fıstığıma. Kendisi de fıstık kadar bir şey zaten. Ama Myna’yı
fena korkutmuş. Bezini değiştirmek için açınca kırmızı kırmızı kaka dolu bezi
görünce Myna’nın aklı gitmiş, çocuğun kanaması mı var diye. Beze dikkatle
bakınca kırmızı şeylerin vişne olduğunu görmüş, ama küçük çapta bir kalp krizi
geçirmesini engellememiş vişneler. Myna elinde kirli çocuk bezi, beni arıyor:
"Anne, Elif'in bezini ne yapayım?"
"Sakla kızım, çeyizine koyarsın."
"Sana soranda kabahat!"
"Beğenmediysen Elif'in anasına ver, o Elif'in çeyizine koyar!"
Bizim bahçeden getirdiğimiz
kirazlardan bir tabak koymuş Fıstığın önüne. Önce kirazları bir seyretmiş, sonra sevinç
sesleri olduğunu tahmin ettiğimiz sesler çıkararak tabağın üzerine eğilebildiği
kadar eğilip yemeye başlamış. Myna telefonda diyor ki:
“Anne, kirazın birini ağzına
koyuyor, sapını koparmaya fırsat olmadan öbürünü alıyor tabaktan. Kaç kere
sapın yarısını zor yakalayıp çektim ağzından. Haaa ha haa ha ha! Anne görmen lâzım. Kiraz tabağına
eğilmişti ya, sokaktan çocuk sesleri geldi,
Elif' :) |
Yağmur yağdığı için bahçeye gitmemişiz, hepimiz oruçluyuz, İkram Bey bir arkadaşından iki yüz litrelik bir akvaryum almış kapıya dayanmış. bana mütemadiyen "Çiçek doldurdun evi, astımım var, nem beni etkiliyor" diyor. polenden şikayet edemiyor çünkü evde açan çiçek yok, hep yaprak, dal. yirmibeş litrelik akvaryumu evden göndermeye çalışırken nem yapıyor diye koca akvaryumu karşımda bulunca susuyorum, konuşsam kalp kıracağım. ama İkram bey arkadaşının yanında aranıyor:
"N'oldu? Sesin çıkmıyor hatun?"
"Sen işine bak. ben şu anda orucumu iç sesimle zedelemekle meşgulüm."
Bunlar birkaç gün içinde aklımda
kalanlardı. Yazı paylaşmadığım uzun zamanda sadece kitap okuyup hasta bakmadım.
Filmler de izledim.
Cloud atlas
Sarhoş atlar zamanı
Kaplumbağalar da uçar
Pather Panchali (1955)
Human (2015 yazarsanız daha kolay
bulunuyor)
Tohum anlatılmayan öykü
Ulysses’ Gaze (Tekrar izledim)
Forgotten (Kore yapımı film)
Confidential Assigment
The Swindlers
Rudderless film ve belgesellerini
izledim. Özellikle Tohum ve human çok etkiledi beni.
Allah iyiliğinizi versin, sabah sabah çok güldüm güldürdünüz beni :)))
YanıtlaSilGülelim güldürelim efendim :D Hep uzaktaki yavru kuşlara dertlenecek değiliz ya. Zaten yaz tatili kapıda. Uzakta yakında kim varsa dökülürler yakında inşaallah :DDD
Silha haaa ha haaaa sizin aileeee ha haaaa :) ay senin işin zor yaaa valla :) ikram beyin ve herkesin arkasını topluyon seeen :) ama kredisini havasını ikram bey sürüyo ha haaa :)
YanıtlaSilHe ya! Cereme benim alkış İkram beyin. Neyse iç sesimle oruç zedelemiycem bu gün :DDD
SilÇok komik bir yazı olmuş teşekkürler.
YanıtlaSilRica ederim :DDD
SilBen şu Fırtınayı da, onun bu laf sokmalarını da... Neys yaşı benden büyüktür bir şey demeyeyim:)) Kağıt bardağa laf atmak nedir? Allah sabır versin sana. Zor iş..
YanıtlaSil:DDD Amin... Sabır bizim ekmeğimiz zaten :)))
YanıtlaSilÇok güldümm :) Bahçeyle toprakla uğraşmayı bende çok severim :)
YanıtlaSilKararında olunca zevkli de bizimki biraz sınırları zorluyor sanki :DDD
Sil