Yarıyıl tatili için Adana’dan gelen 427
ayağını çok sürtmüş anlaşılan, gelenin gidenin sınırı yok; fırsat bulup da
buralara gelemedim. Kızı sabahın ilk saatlerinde gönderdim, içim yanarak,
burnumun direği sızlayarak. Ama kendisi mutlu olduğu sürece katlanmaktan başka
bir seçenek yok.
Kardeşim Şöfer bir kaç kere geleceğim
deyip her seferinde bir sebepten dolayı gidişimi ertelediğim için zaten bana
kızgın. 427’nin geldiğini duyunca telefonda benimle kavga ediyor:
“Abla ne zaman geliyorsun?”
“Haftaya geliyorum canım yaaa!”
“Yalan!!!”
“Sonra yalanırım, şimdi konuşuyoruz…”
“………”
“Şöfer?”
“Sonra görüşelim abla…”
Aynı kavgayı diğer kardeşim Tenbelağa ile
de yapıyoruz. O da kızgın bir sesle ne zaman geleceğimi soruyor. Cevabımı
alınca da:
“Yalan!”
“Senin de ağzın burnun var, sen yalan!”
“Hı?”
Kuzenimle
telefonda konuşuyoruz. Benim eski fotoğraflarımı görmüş, diyor ki:
“Abla ne güzelmişsin kız! Aslında biraz
daha kilo versen yine fıstık gibi olursun valla!”
“Hı hı, fıstık gibi kısacık ve tombalak.”
“……”
“Neşe?”
“Kapat abla kapat! Kelimelerin bittiği
yerdeyim.”
Benim kültür avcısı Kızçe, Bülbülü
Öldürmek’i mahvettikten sonra Beyaz Zambaklar Ülkesinde’yi alıp gitmişti. Dün dahili
telefon dururken pencereden anıra anıra beni çağırınca ben dahiliden arayıp ne
istediğini soruyorum. Müsaitsem bana çaya geleceğini, kitabı getirip beğenirse
yenisini alacağını söylüyor. Tamam diyorum ama, Bülbülü Öldürmek’in akıbetini
gördükten sonra kafamda planımı yapmışım. (hahaha!)
Hemen Balkız’ın kapısına dayanıyorum.
Balkız evde yok ama zaten benim de ihtiyacım olan Kezo ve onu da ite çeke benim
eve getiriyorum. Kızçe geleceğini söylediğinde Kezo’nun zaten bende olduğunu düşünmesi
gerek ki kurduğum kumpas elimde patlamasın.
Kızçe salına salına geliyor, elinde
zavallı Beyaz Zambaklar Ülkesi… Kitap, basıldığı güne lanet okuyor olmalı,
üzerine su dökülmüş, kitap şişmiş, bir de doğru dürüst kurutulmamış, bazı
yerleri küflenmeye dönmüş. Cildi bozulduğu için de sayfaları kendilerini
kitaptan dışarı fırlatıyorlar.
Kitabın halini gören Ejderha (ilk defa
carlamasından memnunum)
açıyor bayramlık ağzını, benim sözde tüm çabalarıma
rağmen de susmuyor. Kızçe renkten renge giriyor, Kezo oturduğu yerde
fokurduyor, ben içimden kahkahalar atıyorum. Mutfağa kaçıyorum çay servisi
hazırlama bahanesiyle. Kezo alıp alıp veriştiriyor Kızçe’ye. Bülbülü Öldürmek
de garip bir şekilde çıkmış ortaya, Kızçe çay bile içmeden kitapları alıp
gidiyor. İki gün sonra iki kitap da yepyeni halleriyle kitaplığımda yerlerini
alıyorlar.
Eğer Kızçe’ye ben tepki gösterseydim, mali
durumun iyi, iki kitabı mı kıyamadın diye yedi mahalleye lafımı ederdi, sonra
uğraş millete laf anlatmaya. Benim yerime Kezo halletti bu sıkıntıyı.
Kezo evine giderken telefon Yamsin’in aramasıyla
feryat figan bağırıyor. Yamsin yalvarıyor, ne olur köye gelin de gelirken de
bizi alın, babam çok sıkıldı evde, oksijen makinesi olduğu için otobüsle
yolculuk yapamıyoruz diye. Benim işim var diye gitmiyorum, Myna ve İkram Bey
gidiyorlar. Akşam geldiklerinde İkram Bey başının yan tarafının şiştiğini
söyleyince ne olduğunu sorma gafletine düşmüşüm:
İkram Bey’in ağabeyi Ahkâm Bey, araba
kullanmayı pek sever ama arabasını satalı çok olmuş. Myna da iyi niyetinin yol
açacağı sarsıntıdan habersiz arabanın anahtarını Ahkâm Bey’ verme hatasını
yapıyor. Adamın yaşı ve hastalığı gereği refleksleri oldukça zayıflamış, gözler
de pek iyi görmüyor; defalarca kaza atlatıyorlar, bir ara kasisten geçerken tam
kasisin dibinde frene basıp bir de direksiyonu sağa sola sallayınca arabada
bulunanlar ping pong topu gibi sekmişler arabanın iç duvarlarında. İşte bu
arada da İkram Bey sol kulağının üstünü nereye çarptıysa şişmiş.
Haahahah yaşasın Kezban Teyze !! Kocaman kucakladım :)
YanıtlaSilKendisini kullandığımı bilse paralar beni :DDD
YanıtlaSilanaaa neler de olmuuş yaa aman aman yolculukta iyi ki pek sorun olmamış vallahi :) beyaz zambaklar ne çözüm yaa, belki bir daha kitap istemez yaaa, gurur yapmıştır :) amaaaa senin yalan :) lar yine efsaneeee :) şeyde vardı yaaa, tolga çevik, kaça gidiyorsun :) (okul yani) cevap da, bugünlerde piyasam düşük çok ucuza gidiyoruuum :)
YanıtlaSilHehehe! İkram beyin şişen kafası dışında bir zayiat yok yolculukta şükür:))) Güzel Türkçe'miz esnek bir dil, istediğin yere çek götür :DDD
YanıtlaSilNe çektin sen be ya ikram bey bu kızçelerden.
YanıtlaSilGüzel hatundan.
Helal olsun kitap kıymet bilmezlere karşı yapılan kumpasss...
En sevimli ejderha...☺☺☺
İkram bey de az değil ama:))) Ejderha da olsa evlat işte n'apıcan, atılmıyor satılmıyor:DDD
YanıtlaSilCalimerooo, tavşanını çaldım. ;) Çok şekerdi, dayanamadım. Sevgiler. :*
YanıtlaSil(Çok alakasız yorum oldu, özür dilerim. Ama tavşan rol çalıyo, benden demesi... ;))
Sana feda olsun tavşanım bebeğim. Hayatımsan çalan çıepan en sevimli şey o zaten:)))
Sil